Châteauneuf-du-Pape Rhone Vadisi'nin ve hatta dünyanın en ünlü kırmızı ve beyazlarından bazılarını üreten apelasyonlardan(coğrafi işaret) biri. Fransa'nın güneyinde yer alan bu apelasyon, bölgenin buzul döneminde oluşan cailloux roule(yuvarlanmış taş) ve galet denen taşları sayesinde , güneş battıktan sonra bile sıcaklığı yansıtarak, bölgedeki bazı bağları Fransa'nın en sıcak bağları haline getiriyor. Güney Rhone'un gururu olan bu şaraplar, teruarı ve üzüm çeşitlerini kadehe yansıtan son derece kimlikli şaraplar ortaya koyuyor. Bölgedeki teruarın sunduğu bu hazinenin farkına varmış olacak ki, bölgenin en ünlü üreticilerinden Chateau Fortia'dan Baron Le Roy 1923 yılında harekete geçerek, filoksera felaketinin kara bulutlarının dağıtılmaya çalışıldığı bu dönemde şarap ve asmaların neden korunması gerektiği ile ilgili altı adet makale yazıyor. Baronumuz böylece Fransız şarap yasalarını oluşturacak Appellation d'origine Contrôlée yani AOC için temel taşları da döşüyor ve bölge AOC sisteminin de doğum yeri oluyor. Bu nedenle olsa gerek Châteauneuf-du-Pape da şarap için ilk AOC alan komün oluyor.
Böyle anlatınca baronumuz size işgüzar bir beyefendiymiş gibi görünebilir, ancak gelin bir de Baron'a sorun neden bunca çaba. Tüm bu Fransız şarap yasalarını oluşturma çabası aslında Fransa'nın güneyinden girerek Avrupa bağlarını da tahrip eden filokseradan kaynaklanıyor. Filoksera asmaların köklerinden beslenmeyi seven bir zararlı. Sanayi Devrimi ile birlikte, Atlantik ötesi gemi yolculuklarının da kısalması ile birlikte Amerika'dan envai çeşit fideler de gelmeye başlıyor. Tabii sevinç içinde fideleri getirenlerin dolaylı olarak bağcılığı neredeyse bitirme noktasına getirceklerinden ve o zararlı canlıları da fidelerle birlikte taşıdıklarından haberleri yok. Filokseranın ülkeye girişinden bir süre sonra asmalar ölmeye başlıyor, hemen köklenip bakılıyor ve köklerin minik böceklerle kaplı olduğu görülüyor. Anlaşılıyor ki bu zararlılar kendilerine güzel bir ziyafet çekmişler. Üstelik bu zaralılar adeta yiyerek ilerliyorlar ve kısa zamanda Tüm Avrupa'ya da yayılıyorlar. Anlaşılması için şöyle söyliyim size, şu an filokseranın girmemiş olduğu çok az yer var ve bu yerler de çeşitli karantina önlemleriyle korunuyorlar. O dönemde bu zararlıları tanımayan Fransız bağcılar bir şekilde Amerikalı bazı botanikçiler iletişime geçiyorlar ve bunun bir asma biti olan 'filoksera vastatrix' olduğunu öğreniyorlar. Şimdi belki diyeceksiniz ki Amerika'daki asmalar onca zaman nasıl yaşamayı başarmışlar? Amerika'daki bu asmalar başka türlerden oldukları ve zaman içinde direnç kazandıkları için Avrupa'daki Vitis Vinifera türü kadar etkilenmiyolar bu durumdan..
Uzun lafın kısası sonuç bağların tahribatı oluyor, bağcılık ve şarapçılık bitme noktasına geliyor. Aşılama yoluyla tekrar dikimlerin bir yolu bulunsa da, bu felaketi sermayaye dönüştürmeye karar veren bazı uyanıklar da hileli şaraplar üretiyorlar; ithal kuru üzümlerden yapılan şaraplar mı dersiniz, önceki fermantasyonun kabuklarından kalanları tekrar kullanarak şarabımsı bir içeceğe dönüştürenler mi dersiniz, pancar suyuyla renk ayarları verenler mi dersiniz, ne arasanız var kısacası. Buraya kadar kalsa, diğer şarap üreticileri gibi belki baronumuz da sineye çekebilirdi olanları. Fakat bu şarap endüstrisine sızan uyanık girişimciler bu kötü taklitleri yapıp bir de Fransa'nın en ünlü bölgelerini, prestijli üreticilerini koyuyorlar etiketlerine. Tahmin edersiniz ki tüm üreticileri çıldırtmaya yetecek bir şey bu. Üreticilerin baskısıyla ve baronumuzun da ekstra çabalarıyla hükümet, hem üreticiyi hem de tüketiciyi korumak adına şarap etiketlerinde coğrafi işaretlerle ilgili bir dizi yasayı yürürlüğe koymak durumunda kalıyor ve Fransa 1930'ların ortalarında apelasyon sistemine kavuşuyor, ilk apelasyon alan da Châteauneuf-du-Pape AOC oluyor.
Şişede saklı tarih dedim ,dahası da var...Şimdi tarihte biraz daha geriye gidelim ve Châteauneuf-du-Pape 'ın bu heybetli isminin tarihine de bir bakalım isterim. Châteauneuf-du-Pape, "Papanın yeni şatosu/kalesi" anlamına geliyor. Bu isim 'batı bölünmesi' diye de geçen; Papa V. Clemens'in kilisenin merkezini Fransa'da Provence bölgesindeki Avignon'a taşımasıyla başlayan 'Avignon Papalığı' döneminden kaynaklanıyor.
Bitmedi dahası da var.. Madem bu yazı içinde tarihte geri gitmeyi adet edindik, biraz daha geriye saralım. Zira bu hikayede entrika, kan , gözyaşı ne ararsanız var... 1095 yılında Fransa'nın Clermont kentindeyiz. Papa II. Urbanus kendisini dinlemek için toplanan kalabalığa veriyor coşkuyu. Papa II. Urbanus'un derdi kutsal toprakları geri almak. Papa kendini kaptırıp, savaşta ya da yolda ölenlere cenneti de garanti edince, bir yandan da savaştan kazanacakları zenginlikleri düşününce kalabalık oracıkta ikna oluyor. Bu tarihi konuşma Haçlı Seferleri'ni başlatan konuşma olarak da biliniyor. On binlerce insan haçlı seferleri için orduya katılıyor ve 1. Haçlı Seferi ordusu bir yıl sonra sefere çıkıyor, 1099 yılında Kudüs'e varıyorlar.
Kudüs'ün fethinden sonra haçlıların çoğu evine dönüyor. Fakat bu durum haç yollarında güvenliği sağlamakta zorlanmalarına neden oluyor. Hugh de Payns isimli Fransız bir şövalyeden genius bir fikir ortaya çıkıyor ve 1120 yılında bir avuç şövalyeyi bir araya getirerek Kudüs'ü korumayı görev edinen bir tarikat kuruyor. Keşiş oldukları için de yoksulluk, iffet ve bağlılık yemini ediyorlar ve savaşçı olarak yetiştiriliyorlar. Dönemin papaları da , bu tarikata özel haklar vermeye devam ediyorlar. Tarikat böylece güç kazanıyor ve diyor ki "Kral kimmiş ben Papa'yı muhatap alırım bundan sonra." Bu tarikat mensuplarını aslında tanıyorsunuz, çünkü ünlü 'Tapınak Şövalyeleri ' kendileri ... Gel zaman git zaman, Tapınak Şövalyeleri bağışlardan oluk oluk para akınca iyice zenginleşiyor ve ciddi anlamda güçleniyor. Bu arada da yoksulluk yeminleri yalan oluyor tabi ve Fransa ve Batı Avrupa'da büyük bir mülk portföyüne sahip oluyorlar. Fakat kaderin cilvesi , Haçlı Seferleri pek iyi gitmiyor ve savaşçı keşişlerimiz Fransa'ya kürkçü dükkanına geri dönüyorlar. Ama ne dönmek! Öyle güçlüler ki, namıdiğer Demir Kral Philippe'e itaat etmek şöyle dursun, bir de vergi topluyorlar ve neredeyse Fransa'nın içinde ikinci bir devlet haline geliyorlar. Dönemin papası VIII. Bonifacius ile Philippe arasında nihai otoritenin kime ait olduğu konusunda bir sürtüşme başlıyor. Demir Kral'a sen misin bunu yapan! 1307'de tüm tapınak şövalyelerini tutuklattırıyor, bu sırada ölen selefi yerine seçilmeyi başaran V.Papa Clemens'in de onayını alarak tarikatı ortadan kaldırıyor, Tapınak Şövalyeler'ini idam ettiriyor. Temel görevlerinden biri Fransa Kralı ile uzlaşma sağlamak olan V.Clemens ise Avignon'a yerleşmeye karar veriyor. Dante de bu durumdan pek memnun olmayacak ki, İlahi Komedya'sında Clemens'i cehennemin sekizci dairesinde tasvir ediyor. Papa V. Clemens ile başlayan Avignon Papalığı dönemi , yedi papa boyunca devam ediyor. Sonraki seleflerinden XXII. Ioannes zaman zaman entrika dolu Avignon'dan uzaklaşıp kafasını dinlemek için Güney Rhone'da yazlık bir saray yaptırıyor, biz de böylece hikayenin başladığımız yerine geri dönmüş oluyoruz. Çünkü artık hikayenin bu noktasında Châteauneuf-du-Pape'ın Châteauneuf-du-Pape olduğu yerdeyiz.
XXII. Ioannes tam bir "cadı avcısı" aslında, sevilebilecek tarihi karakterlerden biri değil kendisi ama ironiktir ki bugün Châteauneuf-du-Pape şaraplarının karakteristiğini de bir anlamda kendisine borçluyuz. Güney Rhone'a yazlık sarayını, namıdiğer papanın yeni şatosunu yaptıran XXII. Ioannes kullanılmayan bağları görünce şarap yapımcıları getirtiyor hemen Güney Batı Fransa'daki memleketi Cahors'tan. Böylece bugün de 18 üzüme izin verilen komünün, o gün için bir düzineden fazla üzüm çeşidini bir araya getiredikleri komplike bir karaktere sahip bir şarap tarzı yaratıyorlar. Châteauneuf-du-Pape olağanüstü bir üne sahip oluyor ve bildiğiniz gibi bu ün bugün de devam ediyor ve yüzyıllardan sağ çıkarak hala kadehlerimizde bu hikayeyi yudumluyoruz.
Yorumlar