Şarap üretiminin en az 2500 yıl öncesine kadar uzandığı düşünülen antik kent Sardes'in yanı başında, Manisa Kemaliye'de, adını Yunanca'da “beş köy” anlamına gelen 'pende horia'dan alan Pendore Bağları'nda, Somm Digi üyeleri olarak Kavaklıdere Şarapçılık'ın misafirleriyiz. Kavaklıdere'nin 90 yılı aşan emek ve tutkuyla yapılan şaraplarını daha yakından tanıma fırsatı bulduğumuz bir gün olacak..
Pendore Bağları'na gelir gelmez Kavaklıdere ekibi karşılıyor bizi tüm güleryüzleriyle. Araçlara binip bağlara kuş bakışı bakabilmek için yukarı doğru çıkmaya başlıyoruz. Hem bir şarapsever hem de bir sommelier için harika bir görüntü; engebe ve eğimleri ile uçsuz bucaksız gözüken 2000 dönümün üzerinde bir bağ alanı uzanıyor önümüzde ve ardımızda. Bu 2000 dönümün üzerindeki alan, aynı zamanda burayı Türkiye'nin tek parça halinde en büyük bağ alanı yapıyor. Hasat sezonu çoktan başlamış durumda Pendore Bağlarının biricik beyazı olan Bornova Misketi ile. Diğer yandan hala zamana ihtiyaç duyan Öküzgözü ve Boğazkere gibi diğerleri de; bağdan kadehe giden yolculuklarında kaderlerini tayin edecek en kritik anlardan birini, yani hasat zamanını bekliyorlar asmalarında. Hasatlarına karar verildiğinde gece hasadıyla alınacaklar asmalarından. Üzümler gece hasadı sayesinde aromaları diri ve canlıyken gidiyorlar şaraphaneye.
Damakta Kıpır kıpır ve Zarif Bir Köpüklü: Altın Köpük
Asmalar günün ışıklarından faydalanır ve teruarın tadını çıkartırken biz de Altın Köpük eşliğinde, bağlar hakkında bilgi alıyoruz Kavaklıdere'nin dördüncü kuşak yöneticilerinden Cevza Başman, Pazarlama ve İletişim sorumlusu Yasemin Taşlıca ve Ziraat Mühendisi Önder Savran'dan. Bu sırada ikram edilen Altın Köpük, aldığımız detaylı bilgileri daha da keyifli hale getiriyor. Kadehte parlak sarı olan Altın Köpük, Kapadokya'nın beyaz volkanik topraklarında yetişen Emir üzümünden, tank methoduyla yapılan bir köpüklü şarap. Burunda çiçeksilik, beyaz nektarin ve kızarmış ekmek notaları sunan Altın Köpük, damakta ise kıpır kıpır ve gevrek haliyle mest ediyor bizi.
Türkiye'nin tek parça halindeki en büyük bağ alanı
2000'lerin başında 150 dönümle başlayıp, bugün 2000 dönümün üzerinde alana sahip Pendore Bağları'nda rakım 190 ile 450 metre arasında değişiyor ve bağlar çoğunlukla güneye eğimli arazilerden oluşuyor. İklimin ise oldukça özel olduğu bir bölgedeyiz çünkü Pendore Bağları'nın bulunduğu bu alanda karasal iklim özellikleri ile beraber Akdeniz iklimi egemen. Rakımın 190 ile 350 metre arasında olduğu bölge daha çok Akdeniz iklim özellikleri gösterirken, rakımın daha yüksek olup 450 metreye kadar uzandığı bölgede ise karasal iklim özellikleri de kendini göstermeye başlıyor. Doğusu ve kuzey doğusu volkanik dağlarla çevrili olan Pendore Bağları killi-kumlu, killi-çakıllı ve kalkerli yani geçirgen topraklara sahip, bu sayede asmalar derin kökleyebiliyorlar. Tek ve çift kol Guyot telli terbiye sisteminin tercih edildiği bağda, asmaların dikim sıklığı ise 2*1 ve 3*1 şeklinde. Tek beyaz olan Bornova Misketi yanı sıra 14 çeşit kırmızı üzüm yetişiyor Pendore Bağları'nda. Bunlar Öküzgözü, Boğazkere, Syrah, Merlot, Petit Verdot, Cabernet Sauvignon,Cabernet Franc, Alicante, Montepulciano, Malbec, Grenache, Carignan, Nero d'Avola ve Saperavi.. Yerli çeşitler ayrıca önemli Kavaklıdere için. Öküzgözü için Riedel ile birlikte tasarladıkları özel kadeh de tam da bu bağlamda verdikleri önemi gösterir nitelikte.
Bağdan Kadehe Uzanan Zincirde İnce Ayrıntılar
Bağlar hakkında bilgi aldıktan ve Altın Köpükleri yudumladıktan sonra, üretim aşamaları hakkında bilgi almak için 2005 yılından itibaren faaliyet gösteren üretim tesisine geçiyoruz. İki milyon litre yıllık depolama kapasitesine sahip tesis, bağ alanı içerisinde bulunuyor. Bu da Pendore Üretim Tesisleri’nde Château tarzı üretim yapıldığı anlamına geliyor. Tesiste üzümler gravite sistemi ile işleniyor. Şaraphane oldukça etkileyici.. 18 tonluk çelik tanklar arasında insan kendini devler ülkesine düşmüş gibi hissediyor. Kabuk yönetimi için hem devridaim yani remontage, hem de şapka bastırma dediğimiz remuage tercih edilebiliyor. Fıçı olgunlaştırması için ise sadece Fransız meşe fıçılar tercih ediliyor.
Spolier Alert: Bu Şarapları Çok Seveceksiniz!
Tüm bu bilgileri alırken bir yandan da tadım yaptığımızı itiraf etmeliyim. Öncelikle 12 Ağustos'ta hasadı yapılan ve fermantasyonu yeni bitmiş Bornova Misketi tadıyoruz. Müthiş bir çiçeksilik, beyaz güller, yaseminler, deveci armudu, limon kabuğu , muhteşem bir burun... Henüz şişelenmemiş ve dinlenme aşmasında olan bu şarap şimdiden kalbimizi kazanıyor. Bornova Misketi'nden sonra henüz malolaktik fermantasyonu devam eden Syrah tadıyoruz. Malolaktik fermantasyonun kırmızı şarapları aromatik ve yapısal olarak nasıl etkilediğine dair aydınlanma yaşıyoruz.. Malolaktik fermantasyonla ilgili aydınlanmamızı yaşarken, sıra Kalecik Karası'na geliyor. 8 Eylül'de hasat edilmiş Kalecik Karası'nın fermantasyon ve maserasyonu yani kabuklarıyla bekletilme süreci henüz devam ediyor yani şaraptan çok şıra olmaya daha yakın, alkolü yüzde 6 civarında. Şimdiden üzümün karakterini yansıtan kırmızı meyve aromalarıyla güzel bir şarap olacağının işaretlerini veriyor bize.
"Çabuk , bana bir bardak şarap getirin ki, zihnimi ıslatıp akıllıca bir şeyler söyleyeyim."
-Aristophanes
Henüz üretim aşamaları bitmemiş şarap ve şıraların tadımından sonra, sıra çoktan şişelerinde yerlerini almış şarapları tatmaya geliyor. Tadıma Kapadokya'da yetişen Chardonnay ve Emir üzümlerinden , geleneksel yöntemle yapılmış bir köpüklü olan Côtes d'Avanos 2017 rekoltesi Blanc de Blanc ile başlıyoruz. 34 ay boyunca tortu üstünde olgunlaştırılan şarap, bu sürecin yansımlarını kadehte brioche ve tart hamuru gibi aromalarla bulmuş. Üzümler iki hafta erken hasat edilerek, şarabı çarpıcı bir asiditeye kavuşturmuş. Ortaya oldukça zarif bir şarap çıkmış.
Köpüklüden sonra yine Kavaklıdere'nin Côtes d'Avanos Bağları'ndan gelen 2021 rekoltesi Kavaklıdere Emir ile devam ediyoruz. 950 metre rakımda yetiştirilen Emir, yüksek asiditesi mineralitesi ve çeliksi diriliği ile kesinlikle teruarını yansıtan bir şarap. Fermantasyonunu tamamladıktan sonra kendi maya tortusu üstünde olgulaştırılan şarap; burundaki beyaz çiçekler, deveci armudu, beyaz nektarin gibi aromaların yanı sıra tortuda bekletmeden gelen kremamsı ve mayamsı aromalar ile kompleksite kazanmış.
Emir ile birlikte beyazlara veda edip kırmızılarla devam ediyoruz. Sıra benim hem tadımlarımda sıklıkla kullandığım hem de sıklıkla tükettiğim ve bu yüzden burunda aromaları alır almaz tanığım bir şaraba geliyor. Egeo Cabernet Franc-Merlot 2019 rekoltesini tadıyoruz Yüzde 60'ı Cabernet Franc, yüzde 40'ı ise Merlot olan şarabın üzümleri Kavaklıdere'nin Denizli bölgesindeki Güney bağlarından geliyor. Kadehte mor röflelere sahip yakut renkte olan şarap 12 ay Fransız meşe fıçılarda olgunlaştırılmış. Burunda meşeden gelen aromalarla, üzümden gelen meyve aromaları oldukça dengeli. Yaban mersini, siyah kiraz, mürdüm eriği, meyan kökü,beyaz biber, kakao,derimsilik.. Özetle harika bir burun. Damakta yuvarlak tanenleri, orta üstü alkolü ve orta üstü asiditesi ile oldukça dengeli bir şarap Egeo Cabernet Franc-Merlot kupajı.
Egeo'dan sonra tekrar Kapadokya'ya Côtes d'Avanos Bağları'na dönüyoruz. Bu kez kadehimizde 2020 rekoltesi Tempranillo var. 1050 metre rakımda yetişen, on sekiz yaşındaki goblet asmalardan gelen Tempranillo'nun kök saldığı topraklar ise kalkerli, volkanik tüflü ve kumlu. Burunda menekşe ve siyah meyve aromaları yanı sıra, fıçıdan gelen beyaz biber, vanilya, meyan kökü, tarçın gibi baharatsılık ve geriden gelen tütün notaları öne çıkıyor. Üç günü soğuk olmak üzere sekiz gün maserasyon yapılan şarap, on üç ay boyunca 225 litrelik ve 500 litrelik Fransız meşe fıçılarda olgunlaştırılmış. Yine güçlü bir teruar şarabı var karşımızda. Biraz daha şişe olgunlaşması ona inanılmaz bir güzellik katacak.
Bordeaux'da Çok Yakından Tanıdığınız Bir İsim
Ve sıra geliyor tadımdaki son şarabımıza. Bu sefer Kapadokya'dan ayrılıp, Fransa'ya Bordeux'nun sağ yakasına, Castillon Côtes de Bordeaux bölgesine gidiyoruz. 'Hayırdır nereye?' dediğinizi duyar gibiyim. Kavaklıdere'nin 2016 yılında Bordeux'dan aldığı iki châteaudan biri olan ve Belvès-de-Castillon kasabasının tepesinde, Saint-Emilion'un yakınlarında yer alan 100 dönümlük bir alana sahip Château Claud-Bellevue'de üretilen şarabını tadacağız. Bordeaux'un sağ yakasında olmamızdan sebep anlamışsınızdır ki şarabımız bir Merlot ve Cabernet Franc kupajı. 35 yıllık asmalardan gelen bu kupajın yüzde 85'ini Merlot, yüzde 15'ini ise Cabernet Franc oluşturuyor. On iki ay çelik tanklarda, on iki ay ise bir ve iki yıllık Fransız meşe fıçılarda olgunlaştırılmış. Burunda mürdüm eriği, siyah kiraz ve yaban mersini gibi siyah meyve aromaları hakim. Fıçıdan gelen vanilya, kızarmış ekmek, karabiber aromaları dışında üçüncül aromalar da kendini göstermeye başlamış. Kavda yıllandırmak için güzel bir seçenek.
Tadımımız Chateau-Claud Bellevue ile bitiyor. Ve harika bir jest ile karşılaşıyoruz. Kavaklıdere bağlarında birer omcanın künyesi hediye ediliyor bize. Benim adımın yazılı olduğu künye beni ve Pendore Bağları'nın 2A parseli 4. sırasındaki 132. Boğazkere omcasını birbirine bağlıyor. Gün batımı altında daha da güzelleşen omcaları saya saya ulaşıyoruz birer birer asmalarımıza. Künyeyi iliştirdikten sonra, güzel bir hasat diliyorum kendisine. 'Çok güzel şaraplar ol tamam mı ?' diyorum. O da bana 'Delirme Pendore Bağları'ndayım, tabi ki güzel bir şarap olarak döneceğim kadehine' diyor sanki ve vedalaşıyoruz. Ve daha da güzel bir jest olmaz derken çok güzel bir sofra ile karşılaşıyoruz. Yemeklerimize sırasıyla ; Altın Köpük , Kavaklıdere Misket, Egeo Rose, Egeo Merlot-Syrah-Cabernet Sauvignon ve favorilerimden olan Pendore Syrah eşlik ediyor. Ve bu güzel yemeğe, baklava ile servis edilen Narince'den yapılan bir fortifiye şarap olan ve 16 yıl Fransız meşe fıçılarda olgunlaştırılan Tatlı Sert Narince ile harika bir kapanış yapıyoruz. Pendore Bağları'na veda ederken dönüş yolunda yalnız olmayacağımızı anlamamız, uzun süre yüzden silinmeyecek cinsten bir tebessüm konduruyor yüzümüze. Çünkü hepimizin birer yol arkadaşı var artık. Birer Boğazkere fidanı..
Hem Kavaklıdere Şarapçılık'a, hem de teruarın tadını alabildiğimiz özel coğrafya dair anlatacak daha çok şey var. Doksan yılı aşkın emek ve tecrübeyle dolu, büyük bir tutkuyla yapılan şaraplara ulaşabildiğimiz için şanslıyız. Bağdan kadehe şarabın yolculuğunun izlerini takip ettiğimiz bu güzel gezi için Somm Digi ailesine ve Kavaklıdere Şarapçılık ailesine sonsuz teşekkürler!
Comments